Monday, January 30, 2012

Motivasyon

Bu muhtesem yaziyi daha once Facebook sayfamda paylasmistim. Buraya tasimazsam olmaz diye dusundum; keza bu ve bunun gibi icinde oldugum her ortamda yaptigim her isin arkasindaki motivasyonumun sevgi olmasini isterim. 

Bunu unutturmaya calisan bir dunyanin karsisinda inadina sevgi! 

Umarim yaptiginiz her iste sevmek karsiligi olan motivasyonunuz vardir ve yine umarim ki varliginizla, yaptiklarinizla cevrenizdekiler bu sekilde motive oluyorlardir ...

_______
OKTAY


Tahir Ceylan, CBT, 17/09/2010

MOTIVASYON

Karbonun bütün yaşamı ayakta tutucu, yapışkan yaratıcılığı/yapıcılığı doğrultusunda, organizmanın da kendi içinde, karbonyoğun bileşikler üzerinden yarattığı özgün motivasyon kaynakları vardır. Dopamin, taşıdığı sekiz karbon molekülüyle, organizmayı gün boyu motive halde tutan, aşağıdan yukarıya çıkan ve beyin kabuğunda motor alanı uyaran yolaklarda çalışır. Bunların en önemlisi orta beyindeki mezensefalon denilen sahadaki ventral tegmental alan (VTA) dan kalkan dopamin yüklü hücreler, hipotalamustan geçerek akkümbens çekirdeğe, oradan da motor alana ulaşır. Bu, beyinde bilinen, en önemli arama (seeking) davranışı yönlendiricisi yolaktır, hipotalamustan geçtiği için doğrudan iştahla ilgilidir, arama davranışının güdülediği motivasyon bu nedenle hayvanlarda iştah olarak karşımıza çıkar.

İştah bağlı motivasyon insanda “istemek” karşılığıdır ve “sevmek” karşılığı olanından farklıdır (Robinson 1993). İstemek karşılığı motivasyon, sahip olmak için motivasyon şeklinde de algılanabilir. Günümüzde özellikle gelişmiş ülkelerde her alana hakim bu motivasyon şekli, diğer motivasyon şeklini tümüyle silip süpürmüştür. Girişimcilik, daha üst pozisyona tırmanma, karşı cinsi elde etme, zengin olma hırsı şeklinde günlük hayatın içinde gördüğümüz motivasyon biçiminde, hedef alınan nesnenin yutulup yok edilmesi amaçlanır. O nesne uzakta bir hedef olarak durdukça, özne ona ulaşmak için her yolu dener, ulaştığı zaman da yutarak yok eder ve ardından yutulacak yeni hedef belirler. Eğer hedef özneden önce başka bir özne tarafından yutulursa, birinci özne ruhsal bir sorunla karşı karşıya kalır.

Sevmek karşılığı olan motivasyonda ise yutmak değil, yaşatmak esası vardır. Kişi, hedeflediği nesne yaşadıkça, motive olur. Onun biraz daha iyi yaşaması eğer, kendi sayesine ise özne o zaman ek bir mutluluk duyar. Özne için en büyük mutluluk, nesnenin “onun sayesinde mutluyum” diyebilmesidir, bütün doğu felsefelerinin, özellikle tasavvufun hizmet ettiği anlayış budur. Sevmek karşılığı olan motivasyonda, girişimci, elde edici, istemeyi tutturan, yaratmak ve yapmak sonucunu doğuran motivasyondan tümüyle ayrı, hatta büsbütün ona karşı olarak, birisinin iştahına kurban gitmemek, güçlü bir istenmeye karşı direnmek, yutulmaya karşı gelmek, bütün yutulanlarla birlik olmak vardır.

İştah/istemek karşılığı motivasyonu olup da güç sahibi olamayanların, güçlünün yanında durarak ondan pay kapma özelliği vardır. Bu son nokta şöyle önemlidir: Yutacak birisi güçlü birisidir. Yutulacak kişi bunu bilir ve yutulmadan onun yanında yutulmuş gibi durmak ister. Böylece onun gücünü paylaşmış, kendinde olmayan bir gücü kendisine transfer etmiş olur. Çekici bir eşi olup da kendisi o kadar yakışıklı olmayan erkeklerin eşlerinin etrafında pervane oldukları bilinir. Bu erkekler, eşlerinin güzelliği karşılığında toplumdan kendileri de bir ilgi görürler. Kendilerine bu kazanımı aktaran eşleri tarafından yutulmamak için(gücün yutucu etkisi bilinir) ona faydalı olmaya çaba gösterirler ki, bu kadar faydalı bir eşin yutulmasıyla kadın, kendisinin zarara uğrayacağını düşünüp, yutma işleminden vazgeçsin. Bu erkeklerin eşlerine tam itaati söz konusudur, dışarıda ekonomik bir imparatorluğu yöneten adamların evlendikleri bazı kadınlarca köleleştirilmeleri bu şekilde, “istemek” üzerinden yürüyen motivasyonla olur. Sevmek güdümündeki motivasyon ne kadar yaşam içgüdüsü kaynaklı ise, istemek karşılığı motivasyon da o kadar ölüm içgüdüsü bağlantılıdır. Çünkü bu kişilerin ancak, nesneleri yutarak, yani onlara yaşam hakkı tanımayarak kendi ölmüş hallerini kabullenebilecek bir yapıları vardır.

Şunu demek istiyorum, bu kişiliklerin uç örneklerinde, etraflarındaki bütün nesnelerin kendi başlarına bir canının olmaması, hatta fantastik olarak kendi başına giden bir hayatın bile bulunmaması tercih edilir. Bu, canlıya tahammül edememek demekse eğer, insanın kendi ölümünden kaynaklanır; ben öldüysem eğer, benim ölümümü bana durmadan hatırlatan her canlı da ölsün. Her yerin ölü, her şeyin cansız olduğu yerde kimse ölümü bilmez. İstemek kökenli motivasyon onun için bu kadar canhıraş biçimde uğraşır, yaşamı sona ererken bile gözü hala yapmak, etmek, sahip olmak peşinde kalır, yoksa gerçek bir ölü olduğunun hemen farkına varır; sevgisizlik ölümdür zira.

Robinson TE, Berridge KC, The neural basis of drug craving: An incentive-sensitization theory of addiction. Brain Res. Revs. 18:247-291 1993

0 Comments:

Post a Comment

Subscribe to Post Comments [Atom]

<< Home